Telefon
444 45 69
Adres
Bestekar Şevki Bey Sokak No 27 Toprak Villaları Balmumcu, Beşiktaş / İstanbul
İletişim Formu

DEVLETİN KUSURSUZ SORUMLULUĞU

Elbeyoğlu Hukuk Bürosu DEVLETİN KUSURSUZ SORUMLULUĞU

DEVLETİN KUSURSUZ SORUMLULUĞU

Av. Elif Nur ELBEYOĞLU

Türkiye`nin de altında imzası bulunan İNSAN HAKLARI VE TEMEL ÖZGÜRLÜKLERİN KORUNMASINA İLİŞKİN SÖZLEŞMENİN 1 NOLU EK PROTOKOLÜN Mülkiyetin korunması başlıklı 1. maddesi Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir.” hükmünü içermektedir.               

Tapu sicilinde şahıslar adına kayıtlı bulunan orman vasıflı taşınmazların, kadastro tespiti esnasında ya da tespitten sonra kamu idarelerince açılan davalar neticesinde, kişilerin mülkiyetinden çıkması AİHM tarafından mülkiyet hakkına aykırı bulunmaktadır. Mahkeme, bu alanların orman olarak tapuya tescil edilmelerini kamu yararına uygun bulmakla beraber, kadastro öncesinde kişilerin mülkiyetinde bulunan bu taşınmazların tapularının bedel ödenmeksizin iptal edilmesinin mülkiyet hakkına aykırılık teşkil ettiğini vurgulamaktadır. Bu konuda emsal oluşturabilecek nitelikteki birçok dava vardır.

Bunlardan ikisi Turgut ve Diğerleri/Türkiyeve Devecioğlu/Türkiye davasıdır. Her iki davada da kişilerin mülkiyetinde bulunan taşınmazlar kadastro tarafından devlet ormanı olarak Hazine adına tespit ve tescil edilmiş ya da bu taşınmazların tapuları, Orman Genel Müdürlüğü tarafından açılan davalar neticesinde orman oldukları gerekçesi ile iptal edilmiş ve taşınmazlar Hazine adına tescil edilmiştir. Açılan dava neticesinde AİHM, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde çevrenin genel olarak korunmasını güvence altına alan madde bulunmamasına karşın, günümüz toplumunda böyle bir korumanın giderek artan derecede önemli bir husus olduğunu kaydetmiş ve bireylerin mülklerinden mahrum edilmelerinin ormanların korunması adına “kamu yararına” olduğu kanısına varmıştır.

Mahkemeye göre, tapuların iptal edilerek taşınmazların Hazine adına tescil edilmesi şeklinde cereyan eden bu müdahaleler meşru bir amaç gütmektedir. Ancak kadastro öncesinde başvurucuların mülkiyet hakkının bulunduğuna değinen AİHMdeğeriyle orantılı olarak makul bir meblağ ödemeden mülkün alınmasının 1 Nolu Ek Protokolün 1. maddesi bakımından aşırı zarar oluşturduğu ve orantısız müdahale teşkil edeceği, hiç tazminat ödenmemesinin ise yalnız istisnai koşullarda haklı görülebileceği” yolundaki içtihadına atıfta bulunmuştur. AİHM, Hacısalihoğlu/Türkiye davasında da aynı gerekçelerle protokolün ihlal edildiğine karar vermiş ve tazminata hükmetmiştir.

Bireylerin mülklerinin Hazineye geçmesi nedeniyle herhangi bir tazminat alamadıklarını vurgulayan AİHM, mülkün korunmasıyla kamu çıkarının gerekleri arasında kurulması gereken adil dengenin bozulduğuna ve Ek 1 Nolu Protokol’ün 1. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir. Mahkeme tapusu iptal edilen kişilerin iyi niyetli olduklarını, devlet tarafından verilen tapulara dayanarak mülkiyet hakkı sahibi olduklarını vurgulamış ve tapu sicilinde yer almayan hususların kişilerin iyi niyetini etkilemeyeceğine karar vermiştir. Mahkemeye göre Türk hukukunda tapu siciline güvenerek mülkiyet edinen kişilerin hakları korunmaktadır ve söz konusu kayıtların tutulmasından kaynaklanan herhangi bir zararda devletin sorumluluğu bulunmaktadır. Bundan dolayı devlet tarafından verilen bu tapuların, sonradan geçersiz olduğunun ileri sürülmesi mümkün değildir.

AİHM emsal kararlarında “Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmelidir” ifadesi yer almaktadır. Bu ifadeden kaynaklı olarak AİHM tarafından verilmiş Taşınmazın değeri ile makul oranda bağlantılı bir bedel ödenmesizin mülkiyet hakkına müdahalenin orantısız olduğu”yönündeki hükmünün mevcut davamızda da uygulanması gerekmektedir. Çünkü yukarıda da arz ettiğimiz ve bu yöndeki emsal içtihatlardan da anlaşılacağı gibi davacı müvekkillerin, öteden beri atalarından miras yolu ile intikal eden ve yıllardır üzerinde zilyet olarak kullanmış olduğu taşınmazlarının hiçbir bedel ödemeksizin, mahkeme kararları ile elinden alınmış olması, mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesi ilkesine aykırıdır ve bu işlem mülkiyet hakkına orantısız bir müdahale teşkil eder.  Bu sebeple davaya konu taşınmazın, herhangi bir bedel ödenmeksizin tapusunun iptal edilmiş olmasının mülkiyet hakkına saygı gösterilmesi ilkesine aykırı olduğu ve bu müdahalenin mülkiyet hakkına orantısız bir müdahale olduğu gerekçesi ile davalı idarenin taşınmazların bedeli ile orantılı bir tazminat ödemesine mahkum edilmesi gerekmektedir.

Uluslar arası sözleşmeler T.C Anayasasının 90.maddesinde vurgulandığı gibi yasaların üzerindedir ve bu hususta iç hukuktaki düzenlemeler dikkate alınarak Avrupa İnsan Hakları ve temel özgürlüklerin Korunmasına ilişkin Sözleşmenin gerekleri yerine getirilmelidir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Mülkiyetten mahrum edilme durumunda ,ihtilaflı müdahalenin istenilen doğru dengeyi sağlayıp sağlamadığına ve özellikle başvuran üzerinde orantısız bir yük oluşturup oluşturmadığını belirlemek için,iç hukukta öngörülen tazminat düzenlemelerini dikkate almak gerektiğini vurgulamaktadır.

Bu sebeple mülkiyetinden hiçbir bedel ödemeksizin mahrum bırakılan müvekkil lehine taşınmazlarının değeri ile orantılı bir bedel ödenmesine karar verilmesi durumunda bu orantısız müdahale sebebiyle oluşan mağduriyet giderilmiş olacaktır.

Nitekim bu konuda Kocaeli 4.Asliye Hukuk Mahkemesi 19.10.2010 tarih 2010/290 E., 2010/297 K. sayılı kararının gerekçe kısmında Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 13.04.2010 tarih ve 2009/8819 E., 2010/4309K. sayılı kararından bahsedilerek;

Ne var ki, bu sınırlandırma veya kaldırma gerçekleştirilirken Anayasanın 90/5. maddesi gereğince içi hukukun üstünde sayılan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde yer alan düzenlemelere göre Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından oluşturulan 30.05.2006 gün ve 1262/02 sayılı kararında da belirtildiği gibi “…bir kişiyi mülkünden yoksun bırakan bir önlemin…”, “…kamu yararına meşru bir amaç gütmesi…”, bu önlem alınırken “…başvurulan yollar ve gerçekleştirilmesi amaçlanan hedef arasında makul bir oransallık ilişkisi olması gerektiği…”, kişinin “ …kişisel ve haddinden fazla yük taşıma zorunda kalması halinde gerekli dengenin kurulamayacağı…” açıktır.

 

                              Diğer bir anlatımla, mülkiyet hakkının bir bölümünden veya tamamından yoksun bırakılan kişinin mülkiyet hakkı ile kamu yararı arasında akla uygun (makul), kabul edilebilir, hak ve adalet dengesini sağlayacak bir oranın kurulması zorunludur. Kişinin mülkiyet hakkı kamu yararı gereğince sona erdirilirken, karşılıklı hak ve adalet dengesinin sağlanması amacıyla mülkiyet hakkı sahibine tazminat niteliğinde bir bedelin ödeneceği kuşkusuzdur.

 

          Tazminat ödenmesinin nedeni yasadışı bir işlemden değil, hak ve adalet dengesinin sağlanmasından kaynaklandığından, taşınmazın tam değerinin karşılanması da gerekli değildir. Bu düşünce, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bir kararında “…ulusal hukuk ihlalin yol açtığı sonuçları tam olarak gidermeye imkan tanımıyorsa 41. madde AİHMni uygun gördüğü adil bir tazminata hükmetmeye yetkili kılar…” biçiminde dile getirilmiştir.

 

                               Bu açıklamalardan sonra; taşınmaz ile ilgili sicilin tutulması ve taşınmaz ile ilgili sınırlama varsa bunları tapu siciline yazdırması gereken davalı Hazine, davacı adına tapu düzenlendikten bir süre sonra, taşınmazın orman niteliğinde olduğuna yada öncesinin orman olduğuna ilişkin tapu kaydında bir sınırlama ve açıklama (şerh) bulunmadığı halde, aynı yerin orman niteliğinde olduğunu ileri sürerek düzenlediği tapuyu iptal ettirmiş bulunduğundan, taşınmazı elinden çıkan davacıya, hak ve adalete uygun bir tazminat ödemekle yükümlüdür.

                Yerel mahkemece açıklanan olgular ve Medeni Yasanın 1007. maddesi gereğince tapu kaydının tutulmasından doğan tüm zararlardan devletin sorumlu olduğu gözetilerek; davalının, hak ve adalet ölçüsünde belirlenecek uygun bir tazminat ile sorumlu tutulması gerekirken, yerinde olmayan yazılı gerekçeyle, istemin timden reddedilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir…”denilmek suretiyle bozulmasına karar verilmiştir….”denilmektedir.

       Yine, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2009/4-383 E.N, 2009/517 K.N. kararında;

                          “…Bu aşamada, kadastro işlemlerinden doğan zararın, tapu sicilinin tutulmasından kaynaklanan zarar kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği hususunun açıklanmasında yarar bulunmaktadır.

                       
Burada Devletin sorumluluğu kusursuz sorumluluktur. Kusursuz sorumluluk tapu siciline bağlı çıkarların ve ayni hakların yanlış tescili sonucu değişmesi ya da yitirilmesi ile bu haklardan yoksun kalınması temeline dayanır. Çünkü sicillerin doğru tutulmasını üstlenen ve taahhüt eden Devlet, gerçeğe aykırı ve dayanaksız kayıtlardan doğan zararları da ödemekle yükümlüdür. Bu itibarla, kadastro görevlilerinin dayanaksız ya da gerçek hukuksal duruma uymayan kayıtlar düzenlemelerini ve taşınmazın niteliğinde yanlışlıklar yapmalarını da aynı kapsamda düşünmek gerekir…

       Sonuç itibariyle; davacının, Devletin kusursuz sorumluluğundan kaynaklanan bir zararının oluştuğu ve bu zararın tazminini Devletten isteyebileceği, Devletin kadastro işlemlerinden kaynaklanan sorumluluğunun da TMK'nın 1007. maddesi kapsamında olması gerektiği, bu nedenle görülmekte olan davanın adli yargıda bakılması gerektiği sonucuna varılmıştır.

İstikrarlı Yargıtay uygulamasında kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığı gerekçesi ile taşınmazlar hakkında açılan tapu iptali ve tescil davaları sonunda mülkiyet haklarından mahrum kalanlar tarafından Devlet aleyhine açılan davaların da, adli yargı yerinde görülüp çözümlenmesi gerektiği kabul edilmektedir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 12.11.2003 tarih 2003/1-646 esas 2003/692 karar sayılı kararında da bu şekilde açılan bir tazminat davasının adli yargıda görülmesi gerektiği kabul edilmiştir…”  şeklinde içtihatta bulunulmuştur.

 

 Av. Elif Nur ELBEYOĞLU

ÜCRETSİZ KEŞİF 444 45 69 WHATSAPP HATTI